![]() |
Arkadaşım Bahar sobelemiş beni dolayısıyla bir yazı şart oldu :)
Kitabı nasıl okuruz diye sormuş.
Çocukluğum bir ege köyünde geçti benim. Aşırı sıcak yaz günlerinde herkes bir gölgede oynarken, ben serin taş evin bana ayrılan odasında, cırcır böceklerinin sesleri eşliğinde süratle bitirdiğim kitapların kahramanları oluyordum bir bir....
Her 60 kuşağı çocukları gibi bende kitap okumaya; Kemalettin Tuğcu ile başlayıp, küçük prensesle, seksen günde devri alemle daha sonraları Aziz Nesin'le ve klasiklerle devam ettim. Okumak ve bilinmeyen hayatları öğrenmek, duygunun her türlüsünü içselleştirmek tutkuydu benim için ve hala devam etmekte...
Şimdilerde, en çok yatak odamda kendimle başbaşa kaldığım saatlerde severim okumayı. Seyahatlerde otel odasında, deniz kenarında iyot kokusu eşliğinde, bir ağacın gölgesinde...Tabiat sesi haricinde etrafımda hiç ses olsun istemem. Sadece ben ve kitabım başbaşa her zaman....
Bazı zamanlar, yaşadığım "de ja vu" duygusunu okuduğum kitapların satır aralıklarında kalmışlığıma bağlıyorum...
Çok güldüğüm "ligh" tabir edilen bana edebi yönden birşey vermese de beni mutlu eden kitapların yanı sıra bana bilgi, tecrübe, heyecan veren kitapları da okuyarak ruh durumumun dengesini sağlıyorum...
Kısaca ben çok seviyorum okumayı...
Ben de IRA 'yı ve KİTAP VAKTİ' ve GİZLİ KOZA'yı sobeliyorum.
Sevgiler....