15 Nisan 2014 Salı

O SABAH MAVİYDİ GÖKYÜZÜ

o sabah maviydi gökyüzü




 Şafak Pavey, Sevinç Erbulak, Yonca Tokbaş, Işınsu Kestelli, Zeliha Toprak, Gülşah Elikbank, Şadıman Şenbalkan, Esra Harmanda, Ece Vahapoğlu, Derya Baykal, Müge Oruçkaptan gibi birçok ünlü isminde olduğu 154 kadının hafızalarından, yüreklerinden dökülerek  ortaya çıkan “İmza: Ben”, kitabında olmak benim için iki kere gurur verici. Hem, Türgök gibi bir kuruma kendi adıma küçükte olsa katkı sağlamak hem de, benden sonraki aile fertlerine, ebediyete intikal etmiş hacı annemi  unutturmamak adına yazılı bir arşiv bırakabilmektir.
Kitabı  alıp, okuyup kütüphanesinde barındıracaklara şimdiden bu duyarlı davranış için çok teşekkür ederim.
Yazının nedense bloğumda da kalmasını istedim.Siz burdan okumayın kitabı alın mutlaka :) Bunu, sadece benim kişisel günlüğümün bir parçası olarak görün lütfen. 
Sevgiler,


o sabah maviydi gökyüzü




Elini tuttum, kulağına eğildim, gözlerin hafif aralıktı. 
Kulağına gözlerim dolarak fısıldadım :
“Biz “ dedim, “Biz sen her sorduğunda sana yalan söyledik !”
Sen kötüye gittiğin her güne rağmen, umudunu hiç kaybetmedin ve “Ne zaman iyileşeceğim ben” diye sormaktan vazgeçmedin. En son dönüp bana sorduğunda “İlaçlar iyi gelecek ve en kısa zamanda iyileşeceksin “ dedim. O çaresiz meneviş gözlerine baka baka yalan söyledim.
Sevmezdin hastayı da hastalığı da..
Sesin hep bir çocuk sevinci gibi şakırdı. Yemeyi, gezmeyi, en çok da doğayı, yeşili severdin.
Sana geldiğimizde daha merdivenlerden çıkarken kapıyı açar ve ellerini iki yana
açarak alışılmış çocuk sevincinle “Hoşgeldiniz, hoşgeldiniz” derdin. Candan ve içten...
Merakın hiç tükenmedi. Televizyonda izlediğin oturumlarda bilmediğin kelimeleri telefon açar sorar ve eğer verilen cevapla yetinmezsen “Sen bir de şu bilgisayara ( internet) bak, beni ara “ derdin.
Hep aceleci, hep çoşkulu, hep sevgi doluydun. Allah ‘a olan sıkı inancın seni sonsuz hoşgörüye taşıyordu. Pozitiftin, herşeyde bir hayır olduğunu senden öğrendim ben. Bir de “anne köftesi” yapabilmeyi.
Mavi bir sana, bir de bana çok yakışıyordu hani?
Sonsuz maviliğe izinsiz gittin.
“Amen beeee” derdin bıkınca.
Ters köşeye yatırdın bizi annem be!
Daha erkendi...
Gezecektik, bilmediğimiz yerleri görecektik, köy çeşmelerini keşfedip soğuk şifalı sular içecektik.
Mangala gidecektik hani ??
Soframı her gördüğünde “Oh ohhhhh neler yaptın Selmacım sen gene ?” sevincini kim yaşlatacak bana şimdi?
Seni her yemeğe çağırışımda sana beğendirmek için kim çoşkuyla mutfağa sokacak beni ?
Senin sevdiğin her yemek boğazımda koca bir düğüm.
Bayramda senin tarifinle tandır yaptım. Evdekiler farketmedi ama ben hiç yiyemedim.
Sekiz ay mücadele ettik.
Çok hızlı aktı zaman , arkasından hiç yetişemedik.
Sınanıyoruz hep birlikte demiştin.
Biz ardından sınıfta kaldık annem.
Çok özlüyoruz seni.
Annem kadar sevdim ben seni , eminim ki sen de beni sevdin.
Eminim ki, bana çok güvendin, yoksa doktorlar dahil herkese, “menejerim” diye tanıştırıp bembeyaz gülümsemezdin değil mi ?
Kurtaramadım ben seni, üstelik iyileşeceksin diye yalan söyledim.
Biliyorum, biliyorum affediyorsun beni.
Ruyalarıma giriyorsun.
Gelmeye devam et lutfen, burada yapmamı istediğin ne varsa yapacağım. Ben ölene kadar, söz sana.
Mis gibi bir banyo sonrası bana söylediğin ve benim ağlamaktan dinleyemeden içeriye kaçtığım son şarkıyla uğurluyorum seni Hacı annem.
Ne yeşili ne siyahı
Gözümde hep gözleri var
Seviyorum diye beni aldattınız
Yalan, yalan yıllar
Oysa ben hep onu sevdim
Bazen güler,bazen ağlar
Peteğime bal istedim
Vermediniz yalan, yalan yıllar
Zaman olur kuş gibi
Birgün hazan, birgün bahar
Aşkı sizde öğrenmiştim
Vermediniz yalan yıllar..
YALAN YILLAR SENİ ERKEN ALDI.
IŞIKLAR İÇİNDE YAT ANNEM.
Senin deyiminle;
Küçük gelinin, kızın Selma URUKTAN
01/04/2014
o sabah maviydi gökyüzü