24 Aralık 2013 Salı

LİMONLU KEDİ DİLLİ TATLI

limonlu kedi dilli pasta
Limon tadı sevenlere muhteşem bir tatlı tarifim var.


MALZEMELER:
200 gr kedi dili
1 lt uludağ limonata ( ben light olanı kullandım )
1 lt süt
1 su bardağı toz şeker
5 yemek kaşığı un
1 limon kabuğu rendesi
1 yumurta
1 paket vanilya
200 gr labne peynir

200 gr ( 1 paket ) kedi dilini 1 su bardağı uludağ limonata ile ıslatılıp borcama yerleştiriyoruz.
Tencereye sütü koyup, şekeri, limon kabuğu rendesini, 1 yumurtayı ve 1 paket vanilyayı ve 5 yemek kaşığı unu ilave edip muhallebi kıvamında pişiriyoruz.Biraz soğuduktan sonra 1 paket labne peyniri ilave edip mikserle hızlıca çırpıyoruz. Bekletmeden
borcamda önceden ıslatılmış kedi dillerinin üzerine döküyoruz.

KREMA İÇİN MALZEME:

1 lt uludağ lomanatadan kalan ( 1 su bardağı ile kedi dillerini ıslatmıştık)
2 kaşık mısır nişastası,
1/2 su bardağı toz şeker
1 limon kabuğu rendesi

Malzemenin tamamını limonatayla muhallebi gibi pişirip, borcamın en üstüne sıcakken döküyoruz.
Üzerine hindistan cevizi serpip, buzdolabında soğutulduktan sonra servis yapıyoruz.

AFİYET OLSUN.

3 Aralık 2013 Salı

5.İzmir'li Yemek Bloğu Yazarları Toplantısı



1 Aralık Pazar günü yapılan toplantımızda, Komite EkibimizTülay Pordoğan Oral Miskokulu Lezzetler Egeden Tarifler Nergis Mevsimi Dilek Mula Arıkan Nilgün Ortanoğlu Türker yine muhteşem bir iş çıkarmış hepsinin eline emeğine sağlık.Hele ki, nergis mevsimin yukarda resmini gördüğünüzüz kurabiyelerine bayıldım . Herbirimize tek tek özenle hazırlamış. Tekrar ellerine sağlık.  

Elbette toplantılarımıza değerli katkılarıyla destek veren Sponsor Firmalarımız vardı. Her zaman yanımızda ve gönlümüzde olan markalar yine yanımızdaydı, çok teşekkür ediyoruz!


Tepekule A7 Şehir Kulübü & Tepekule Özel Günler Salonları & Baca Cafe Sponsorluğunda; konforlu, hızlı servisi ve lezzetli yemekler eşliğinde keyifli bir öğle yemeği ile İzmirli Bloggerlar tekrar bir araya geldik. 
Birsonraki komite de ben de varım. Şimdiden bütün ekip arkadaşlarıma kolaylıklar diliyorum.
Kocaman sevgiler.. 

12 Ekim 2013 Cumartesi

YASSI KADAYIF

yassı kadayıf



Malzemeler:
1 paket yassı kadayıf
3 yumurta
3,5 limonata bardağı şeker
birkaç damla limon
ceviz kırığı
kaymak


Yapılışı:



Peynir alırken rastladım bu lezzete ve ilk kez denedim. Ev halkı çok beğendi ve sizlerle bu kolay tarifi paylaşmak istiyorum. Şimdiden deneyenlere afiyet olsun.
Yassı kadayıflar çok çabuk bayatlıyor ve küfleniyormuş. Bu yüzden, taze almak ve ve alındıktan hemen sonra yapmak gerekiyor.
Aldığımız bir paket yassı kadayıfı ( içinden  12 adet çıkıyor) ayrı bir kapta çırptığımız 3 yumurtaya bulayıp, kızgın yağda kızartıyoruz.
yassı kadayıf

Diğer yanda 3.5 limonata bardağı şekerle 3.5 limonata bardağı şekeri kaynatıp içine birkaç damla limon sıkıp  altını kısıyoruz.
Kızarttığımız yassı kadayıfları kısık ateşteki şurubumuzun içine atıp 10 dk daha kaynatıyoruz ve geniş bir kaba alıyoruz.
yassı kadayıf
Kalan şurubuda kaba döküp birkaç saat dinlendiriyoruz.

Ve bu harika tatlıyı kaymak, ceviz yada isteğe bağlı badem, fıstık vb ile süsleyip servis yapıyoruz.


yassı kadayıf


AFİYET OLSUN.


14 Ağustos 2013 Çarşamba

KOLAY CUPCAKE

kolay cupcake





Benim ufaklık, gecenin bir saati cupcake yapalım deyince eldeki malzemelerle çıkan ve beni şaşırtan lezzeti sizlerle paylaşmak istedim.

Malzemeler:
1 yumurta
2 yemek kaşığı yumuşak margarin ( varsa siz tereyağı koyun )
1 su bardağı un
1 su bardağı süt ( ben light süt koydum )
1 su bardağı şeker
3 yemek kaşığı kakao
1 çay kaşığı karbonat
1 paket vanılya ( ben birkaç damla rom koydum)

Üst süsleme için:
dr oetker grazul çikolata
dr oetker çikolata parçaları

tereyağını,vanilya ve toz şekeri mikserle çırpın üzerine kakao, karbonat ve sütü ilave edip karıştırmaya devam edin. Unu ilave edip, en son yumurtayı ilave edin.önceden hafif yağlanmış cupcake kalıplarına eşit miktarda dökün.
180 derecede 20-25 dk pişirin



kolay cupcake




çıkardıktan ve biraz bekledikten sonra üzerine dr öetkerin grazul çikolatasını paylaştırın ve hemen üzerine dr oetker parça çikolata dökün. Lezzetine inanamıyacaksınız :)



AFİYET OLSUN

19 Haziran 2013 Çarşamba

ÖLÜMDÜR TESELLİ EDİLMESİ GEREKEN!





11 Haziran 2013 salı sabah 7.45 te kayın validemi kaybettik.
8 aylık mücadelemizde mutlak yenilgiyi bilmemize rağmen kötü sonu aklımıza getirmedik.
Ama yenik düştük.
Dayanamadı.
Anam, mavişim gitti..
Çocuklarımın babaannesi yok artık.
Büyük boşluk...
Işıklar içinde yat....


17 Nisan 2013 Çarşamba

4.İzmir yemek blogu yazarları toplantısı



14 Nisan Pazar günü  kusursuz bir toplantıya daha katılma şansım oldu. Bu seferki toplantı Kordon otelin muhteşem manzarası eşliğinde yapıldı.



 İçeriye girer girmez hazırlama komitesinin güler yüzü ve sıcak ilgisiyle karşılaştım.


Sibel Berkem    www. pembekekik.com 
Dilek Bilginer Ihlamur www. ıhlamurcum. com 
Suna Erden Gökkaya www.sunadan denemeler.com
Leyla Güner www.begonya35.blogspot.com  emekleri ve zerafetleri için sonsuz teşekkürler...

Masa numaramı öğrenmek için girişte listeye baktığımda  Şekerden düşler Selda Ercan'dan başkasını tanımıyordum. Ama iyi ki de öyle olmuş. Her biri ayrı güzel ve güler yüzlü Pınar Uzman, Emine Kubat, Sanye Tansel, Selma Sarıgöz, Hatice Yazıcı, Nursen Karabıyık, Safiye Yatar, Gözde Demirci ile 6 nolu masada yeni tanışmış olmaktan mutlu oldum. 


Masa benim gibi peynir tutkunu biri için tam bir şölendi.Muratbey peynirlerini zaten kullanan biri olarak yeni çıkmış bir çok ürün tatdım masada. Harika donatmışlar. Peynir görünce zaten gözleri parlayan ben Muratbeyi görünce masaya ilk oturmuş biri olarak kendimi yanlız hisetmememe sebep oldu. Olağanüstü lezzetler için teşekkürler Muratbey. Yaka kartlarımızı da onlar yaptırmış çok şıklardı.  Ayrıca bizler adına birer fidan bağışlayıp, adımıza sertifka verecek kadar da duyarlı ve zarif oldukları için tekrar yürekten tebrik ediyor ve teşekkür ediyorum.

Bu arada sponsorlarımız çok cömert davranıp bize harika hediyeler hazırlamışlar. Onlara da tek tek teşekkür ediyorum.



Özsüt gün boyunca kahve çeşitlerini, pasta ve poğaçalarını ikram etti. Ayyıldızlı anlamlı  kurabiyelerimiz için Zeynep Güler'e de çok teşekkürler. Masadaki bademlerimiz Datca'dan gelmiş. Zephyros otel bizlere tadım için göndermiş.Çok teşekkürler...
Hediyeleri için:
1-Dr.Oetker
2- Söke Un
3-Koroplast
4-Duru Bulgur
5-Selva makarna
6-Kristal Yağları

7-Lipton
8-Feast
9-Muratbey  manisa Salihli Gökköy ormanına hepimizin adına birer ağaç dikildi. Tema vakfından hepimiz için ayrı ayrı sertifikalarımızı aldık.
10-Tursil Jel
11-Fairy
12-Sweetvia ( iyi ki varsın, vazgeçilmezimsin )
13-İlyas Gönen

14-Özsüt
15- Nivea
16-Form studio (herkese 1 seanslık epilasyon )
17- impetus reklam logomuzun grafik tasarımını yaptı.
18- can ajans sponsor firma afişlerimizi ve logomuzun afişini hazırladı.

Çekilişler için:


19-Zephyros Küçük Otel  Datça Mesudiyede bulunan bu otelde 4 arkadaşımız eşleri veya arkadaşları ile 15 Haziran cumartesi ücretsiz ağırlayacak.
datça bademleri de günün anısı için Datça'dan Zephyros otelden bizlere armağandı.
20-İmse İzmir Mutfak Sanatları Enstitüsü 4 bloggerimize 2 saatlik kurs hediye etti.
21-Barmar 4 blogger arkadaşımıza 3 adet 75 bir adet 50 TL alışveriş çeki hediye etti.
22-Akkademi Tiyatro 3 çift adet bilet
23-Avşar Verda  8 adet 5 adet pişir sakla kabı 1 adet tava, 2 adet pilav tenceresi hediye etti.
24-Arkadaşımız leyla güner kura için 4 adet ebru hediye etti.
 25- Form Studio  9 bloggere oksijen, radyofrekans ve cilt bakımı hediye etti.
 26- Selva  ürün paketleri  (biri bana çıktı )

27- Feast ürün paketleri

için tekrar teşekkürler....
 Her gecen gün çıtayı yükselten hazırlama komitesi bir sonrakini seçti. Egeden Tarifler blogspot, Mis Kokulu Lezzetler blogspot, Hepleziz.com, Nergis Mevsimi, Dilodan Tariflerblogspot ve Sendepişir.com Bu  arkadaşlarıma şimdiden  kolaylıklar diliyorum. Zor ve yorucu ama bir o kadar da keyifli bir görev.

Katılan bütün arkadaşlarıma kocaman sevgiler....














18 Mart 2013 Pazartesi

KIRMIZI PABUÇLAR



Üzerinden bantlı, hafif topuklu kırmızı rugan ayakkabıyı babasının elinden kaptığı gibi ayaklarına geçirdi. İki katlı cumbalı evin ahşap merdivenlerine doğru koşarak gitti. İlk basamağında kısacık bir an durarak hızlıca yukarıya çıkmaya başladı. Bir, iki, üç …Merdivenleri her çıkışı, bir öncekinden daha gürültülü ve sert adımlarla, kan ter içinde kalana kadar inip çıkmaya devam etti.

Yorgunluktan en alttaki basamakta nefes nefese kalarak oturdu. Göz bebekleri büyümüş bir şekilde ayakkabılarına bakıyordu. Kafasını kaldırdı, bir süredir kendisini hep aynı merakla izleyen ve bu rutüele hala alışamayan  anne  babasına dönerek bütün kararlığıyla;  “ Tamam, kalabilir” dedi.

 Babası, kendini bildiğinden beri  dededen kalma ayakkabıcılık mesleğini sürdürüyordu. Yıllarca her akşam iş dönüşü , ona   “Bana ayakkabı aldın mı? “ sorusunu   (her defasında savuşturmasına rağmen),  bir sonraki   ayakkabıyı aldırana  kadar   bıkmadan , usanmadan  sordu. O da her soruşunda kızını atlabilmek için  “arkadaşıma söyledim, yapıyor” derdi gülümseyerek. Ama her akşam sorgulanmaktan da kaçamıyordu. Sonunda bazen  bıkıp, hiç siparişini vermediği ayakkabı için “ayakkabıyı yapan arkadaşım aniden öldü” derdi. Kızı inanır ve adamdan çok yarım kaldığına inandığı ayakkabısına üzülürdü.

 Öyle her dediği olan çocuklardan değildi. İşte bu yüzden, ender gelen ayakkabıların hem kıymetini bilir hem de buna rağmen kılı kırk yarardı. Ayakkabı merakı demek ki;  her dişide çocukluktan gelen bir tutkuydu.

Bazı kadınların kendi stilleri vardır yürürken. Asfalt ya da döşeme sokaklarda kafaları çevirtecek kadar sağlam basarlar yere. Geldiklerini, onları yakından tanıyanlar topuk seslerinden  kolayca anlayabilir.

Abartılı topuk seslerimi sorgularken, bunun  fark edilmek mi?  Kendine aşırı güven mi? olduğuna karar veremediğim bir anda, yok yok sanırım hep kendi  başının çaresine bakmanın verdiği bir  koruma içgüdüsü olduğu konusunda kendimle hemfikir oldum.  Bu düpedüz, etrafı ürküterek “ben geliyorum”  tavrı diye neticelendirdim analizimi zafer edasıyla. Çünkü, bunca yıla rağmen  hala denediğim  ayakkabıları satıcıya çaktırmadan topukları “taktak” ediyor mu acaba? diye test etmenin başka bir psikolojik çözümü yoktur diye düşündüm…..


 “Yere sağlam basmak” deyiminin hakkını fazlasıyla veren benim gibi kadınlara ithaf olunur.

Sevgiyle…

11 Mart 2013 Pazartesi

ANANASLI, HAZIR TABANLI PRATİK PASTA

Bugün sizlere,
çat-kapı konuklar için, ( gelmeden 1 saat önce geliyorum diyen)  yarım saatte ev toparlayacak, 15dk da pasta yapacak kalan sürede kendimizi süsleyip, hazırlayacağımız bir tarif vermek istiyorum:) Nasıl süper ötesi bir şey değil mi ? Bir kadın daha ne ister? 
                                                         Buyurun tarif aşağıda;
    


ananaslı pasta

Malzemeler:
 1/2 lt.süt
4 çorba kaşığı toz şeker
3 çorba kaşığı tepeleme un
1 paket dr oetker vanilya
1 paket labne peynir
Dilimlenmiş bir adet ananas

                                                                                                           
Sade, iki katlı hazır pasta tabanının ( ben uno marka tercih ediyorum ) her katını nescafeli sütle eğer evde varsa biraz da acı badem likörü katarak ıslatıyoruz.
bir tavaya biraz şeker serperek ananasları arkalı-önlü kremalize ediyoruz ve yarısını pasta tabanının ilk katına yerleştiriyoruz.
Ocağın üzerine koyduğumuz tenceremize sütü, şekeri, unu ve vanilyayı ilave edip karıştırarak kaynatıyoruz, kaynadıktan sonra altını kısıp gene karıştırarak 1 paket labne peynirini ilave edip birkaç dakika daha karıştırmaya devam ediyoruz.Altını kapatıp, mikserle 2-3 dakika çırpıp iyice krema kıvamına gelmesini sağlıyoruz.
İlk kata sıraladığımız anansların üzerine sıcakken pişirdiğimiz kremanın yarısını döküyoruz. İkinci kat pastabanı da üzerine koyup, kalan kremanayı eşit şekilde yayıyoruz. Kalan kremalize edilmiş ananaslarıda üzerine yerleştiriyoruz. Ananaslı küçük parçalar halinde de , bütün dlimler halinde de yerleştirebilirsiniz.
Birkaç saat buzdolabında bekletip bu olağanüstü kolay ve hafif pastayı servis yapıyoruz.

ananaslı pasta

(ananas yerine mevsimine göre muz, çilek, şeftali olarak meyveyi değiştirebilirsiniz )

Bakın anlatması bile 5 dakika sürdü  :)

AFİYET OLSUN...



6 Şubat 2013 Çarşamba

KİRALIK BİSİKLET

  Hani şu İzmir'in eskiden orta halli ailelerin oturduğu,şimdilerde varoş olan büyüdüğümüz mahalleyi hatırlıyor musun ağabeyciğim?  Sen, Vali Kazım Paşa İlkokulu’na giderken ben de annemle birlikte, üzerimde basma entarimle bayramlarda seni izlemeye gelirdim okuluna. Ama mutlaka gelirken karsı sıradaki şimdi adını hatırlayamadığım daha büyük bir okulun alçak kenar duvarlarının üstünde yürümeyi de ihmal etmezdim, annemin kızacağını bile bile.

  Ne çok özenirdim küçücük aklımla o zamanlar okuluna ve sana. Hatırlıyorum, sen ilkokul bire  giderken ben 5 yaşındaydım ve sen sınıf yetersizliğinden okulun bahçesindeki üstü tenekelerle kaplı mini mini birlerin bulunduğu  barakalarda okuyordun. O zamanlar kılık kıyafet, kış günü ayaklardaki sandalet, soba yanıklarından dolayı yamanmış naylon kumaşlardan siyah önlükler hiç alay konusu olmazdı çocuklar arasında değil mi ağabeycim?  Hatta babamın yoksul günlerimizde sana bisiklet alamamasından ötürü, sen okul için verilen gevrek paralarını biriktirip aç kalarak o karsıdaki okulun köşesindeki eski arsada kiralanan bisikletlere binerdin ara sıra... Hani bu bizim büyük sırrımızdı…




  Bir gün gene, uzak olan babaannemlerden yürüyerek dönerken, ben okulun bahçe duvarında yürüyordum da kulağıma eğilip arsadaki bisikletlere bakarak bu sırrı bana vermiştin. Biliyor musun ben hala tutuyorum sırrını abicim.

  Babam çok üzülürdü sana bisiklet alamadığı için de; buralar yokuş oğlum derdi, o zamanlar pek araba olmayan yollara bahane göstererek. Çok oyuncağımız da yoktu. ikimizin nereden geldiğini hatırlayamadığım ,vagonları parçalanmış eski bir elektrikli treni vardı. Küçücük evimizin tek oturma odasında ortaya koyar sürerdik birlikte kırık voganları arka arkaya dizerdik.

   Sen sakin bir çocuktun, ben de hırçın... Hani erkek çocukları değişirmiş ya, sen hiç değişmedin abicim. Hep sakin, olgun, fedakâr bir erkek olarak kaldın. Bunu da sana hiç söyleyememiştim hep yaramaz ve kaprisli bir kız çocuğu olarak. Aslında her bayram harçlığını benimle paylaşırken hep söylemek istemişimdir gururumu yenerek... Hem artık kimse bana harçlık vermiyor biliyor musun?

  Geçenlerde kendi kendime çok güldüm abicim, yolda yürürken birden aklıma geldi. Gözlerimi kapattım bir an için.(Gene hatırlıyor musun diye soracağım ama ben biliyorum hep hatırlıyor musun diye başlayan cümlelerimin tamamını hatırladığını) Bir sonbahar günüydü hani hava hafif kararmış, bulutlu, ürperten bir rüzgâr esiyordu. Benim üzerimde senden küçülen el örmesi bordo bir yün hırka, sende de kolları artık sana çok kısa kalan kahverengi bir ceket vardı. ittiğimiz tek gezme olan babaannemlerden dönerken sen gözlerini kapatmıştın da benim kolumu tutup hadi bakalım sen götür beni demiştin. Ben dönemeçli yolun tam köşesinde dönmemiz gerekirken sana yürü yürü demiştim de sen yolun sonundaki karşı duvara toslamıştın! 

  Fena halde hem de. Çok ağlamıştın hani!  Terzi Medet ile bakkal Kenan Amca koşmuşlardı yanına... Ağlaman geçince çok sinirlenmiştin. Ama ben ne olur ne olmaz diye bayağı bir koşup kaçmıştım. Gene de beni dövmemiştin.
İşte o zaman; sana şaka yapmak istedim, özür dilerim dememiştim. Ne çok söylemek isteyip söyleyemediklerim var bir bilsen.

  Gecen bayram arifesinde kızlarımı getirdim yanına... Tanıdın mı yeğenlerini abiciğim? Ne kadar büyümüşler değil mi? Nasıl severdin kim bilir onları. Onlar seni çok seviyor abiciğim.. Ufaklık yanından ayrılırken
-Dayıcım biliyor musun? Babam bana yeni evimizde ablamın bisikletini verdi, lastiklerini değiştirdik,
ablama da kocaman vitesli yeni bir bisiklet aldı. Hem ben artık 2 tekerlekli bisiklet sürebiliyorum.



   Hadi güle güle dedi ve ardına bakmadan kolayca ayrılıverdi başından. Ben hala ayakucunda öylece sana bakarken….
Bakma öyle gözlerime ağlamayacağım karşında.

 Özür dilerim tüm yaptıklarım için.


Söylemek isteyip de söyleyemediklerim için…


Bilirsin, benim huysuzluğum işte. 



Ben seni hiç kaybetmek istemedim ki...