12 Aralık 2011 Pazartesi

NECLA !

    
    
     Sırtında kocaman bir kamburu vardı,o zamana kadar gördüğüm en çirkin insandı.Gerçekten kalem kadar ince bacakları,kolları ve elleri vardı.Yardımsız hiçbir şey yapamıyordu.

   O zamanlar ‘özürlü’ kavramı yerine sakat ya da sakat doğmuş denirdi.
Sesi de kolları ve bacakları gibi inceydi . Bizim mahallede otururlardı,evlerine pek giren çıkan olmazdı . Necla’nın yaşı benden büyük olmasına rağmen kafası hala çocuktu  tuhaf olan, herkese ismiyle hitap ederdi . Annem , Necla’nın annesine çok üzülür, "hayat boyu bu kadın eve mahkum derdi". Korkuyordum ondan, hem görüntüsünden hem görüntüsüne rağmen pervasız duruşundan,kendine olan özgüveninden.Annem çok üzülüyor ya aileye... o zaman çocuk psikolojisini düşünmek hatta aklından bile geçirmek ayıptı.Herkes etraf için yaşardı.Beni sık sık Neclalara oyun oynamaya götürürdü.Necla bütün özürüne rağmen çok güzel bez bebek yapar,türlü çeşit kıyafet diker,evcilikte mutlaka anne  olurdu.Huysuzdu,dediğim dedikti.

    Eğer ben bunca ezik davranmazsam ve itaat etmezsem beni azarlardı.Oyun onun kurallarına göre oynanırsa çok neşeli olur,incecik sesiyle şarkılar söyler, çok güzel kıyafetler dikerdi, bazen bana masal da anlatırdı . O anne, ben de dolayısıyla onun kızıydım sonuçta…

     Yaz tatilleri Necla’nın her zaman oturduğu kanepenin üzerinde geçerdi.Bazen, sokağa çıkar, oynar oynar, yorulunca soluğu Neclalarda alırdım.Sokakta oynadığım veonun yanına gitmediğim için önce sıkı bir azar işitir sonra  o günkü senaryo neyse ona göre evcilik oynamaya başlardık.

    Bir gün sıkıldım ama çoook sıkıldım.Necla’dan da ,ailesinden de, itaat etmekten de….Senin istediğin gibi değil, benim istediğim gibi oynayacağız dedim.Kızdı,köpürdü, "git evimden" dedi,bağırdı bana.Necla küsmüştü…

    "Ohh beee" dedim. Küstü,kurtuldum, yakar top oynayabilirim hep sokakta...
Birkaç gün sonra , evlerinin önü kalabalık olmuştu.Annem de ordaymış, sokaktan geldiğimde evde yoktu.Koştum, kalabalığı yararak içeriye girdim .Dedim ya o zamanlar çocuk travması falan hikaye..Her zaman oynadığımız sedirli odada ortada yerde yatıyordu .Bana kızıp, elimi sürmeme izin vermediği bebekler kanepenin üzerinde sepette duruyordu.

   Herkes sessiz sessiz ağlıyordu.Küçücük bedenimle aralarından geçip başucuna oturdum.

Hiç kıpırdamıyordu,sapsarı ve buz gibiydi.Ellerini ve kalem gibi parmaklarını tuttum.
    Son görüşmemizde bana küs işareti yapan parmaklarını küs yaptım ve kulağına eğilip "NECLA BARIŞALIM LÜTFEN, KÜS GİTME" dedim.Uyanmadı ,küs yapan parmaklarını işaret parmağımla açtım."BARIŞTIM BEN SENLE" dedim."Yine tek arkadaşın ben kalayım ne olur" dedim.Sabaha kadar kimse başından kaldıramadı beni..
Şimdi kimselere küsemem ben ..
     "NECLA KÜS GİTME NE OLUR" !!


Sevgiyle..

6 yorum:

  1. Nuray Potoğlu13 Aralık 2011 10:16

    İşte bu.
    Hayatta ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın kimseye küsmemek gerek. Uzak olabilirsin, kırılabilirsin fakat küs olunmamalı. Nihayetinde ölüm var ya tek gerçek bu..
    Sevgilerimle Selmacığım...

    YanıtlaSil
  2. Selam Selma..
    Sıkıldım bunaldım sabahtan beri bilgisayar başından kalkmadan çalıştım.. Artık kendimi ödüllendirmem gerek diyerek kahvemi yaptım ve söz verdiğim gibi yazının başına geçtim.. Çocukluğum yaşadıklarım.. Beni benden aldın götürdün.. Yaz Selma lütfen yaz.. Bizi mahrum bırakma..
    Sevgiler...
    Neslihan

    YanıtlaSil
  3. Aynısı değil belki ama olay beni de çocukluğuma götürdü. Ne kadar dokunaklı bir öykü. Bence de yazmaya devam etmelisin.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  4. Arkadaslar yüreğinize sağlık,keyifli yazılar yakında:)

    YanıtlaSil
  5. Bu nedir, beni mahvetti. Eğer yaşanan bir hayat ise yaşayanın vay haline çok acıklı.
    Yok yaşanmış değil de kurgu ise bravo, ellerinize sağlık.
    Adım :Necla

    YanıtlaSil
  6. merhaba..çok etkileyici bir yazı...hayatta tokat gibi anlardan biri...
    bu arada takipçinizim...bana da beklerim...

    YanıtlaSil