5 Ocak 2012 Perşembe

İLKOKUL - OTOBİYOGRAFİ SERİSİ 1

    Söz verdiğim gibi, çocukluğumu anlatmaya ilkokuldan başlıyorum. Ancak zaman zaman daha küçük yaşlara gideceğim yazılar da olacaktır.


   Tek başına çalışan bir baba ve altı yaşına kadar kira evlerde büyüyen, biraz da yokluk günlerinde yetişen iki çocuk.


   İlkokuldayım, maddi durum biraz iyi, kendi evimiz. ilkokul üçe kadar İzmir'in o zaman nezih sayılan şimdi varoş mahallerinden birinde ilkokula devam..Dört öğretmen, iki ilkokul değiştirdim ben. Kiracılığın vermiş olduğu alışkanlıkla ! Sonra kiracılıktan kurtulduk ama bu seferde kendi evlerimizde üniversiteye kadar gezdik...


   Bizim zamanımızda, öyle taşınırken şimdiki gibi; hangi semte taşınırsak çocuklarımız daha iyi yetişir ya da iyi okullara gider diye düşünülmezdi. Adresimiz nereyi tutarsa o okula yazdırılırdık. Öyle tercih etme özgürlüğümüz yoktu zaten. Ben hep çalışkan olduğumdan, ödüllendirme mekanizması işlemedi bizim evde. Çalışkan olmak, meziyet değil, olması gereken bir unsur olarak görüldü. Abimde biraz farklı oldu sadece. O, hep ders çalış dendiğinde zorla yaptığı için başarıları daha akademik değer kazandı. Ama inanın, hiç kıskanmadım, dahası karşılaştırma imkanı bulduğum için sevindim. Sorumluluk benim genlerimde vardı. Hep kendi ayaklarımın üstünde durdum. Annem ya da babam okul toplantılarıma bile gelmeye gerek duymazlardı. Okula ilk gününden itibaren kendim gidip geldim. İnanılmaz zayıftım, çelimsiz, çirkin ördek yavrusu. Bir de çok tuvalete giderdim. Bildiğiniz sidikliydim işte...


  İlkokulun ilk günlerinde, dersten izin alıp tuvalete gitmeye utandığım için sırada otururken altıma kaçırdım. İkinci.sınıfta emekli olup, bizi bırakan -herhalde şimdi rahmetli olmuştur- Atatürk'e benzeyen, çok sevdiğim MEHMET SÖNMEZ (fotoğraftaki ) isminde bir öğretmenim vardı. Yanımdaki arkadaşımın " Örtmenimmmm burası yaş "  diye beni bütün sınıfa afişe etmesiyle beni hemen eve gönderdi. Üstelik hiç kızmadan, büyük bir anlayışla. Ne çok mahçup olmuştum bilemezsiniz. Ama hiç ağlamadım. Sonra üçüncü sınıfta EMİNE ÜSTÜN isimli yarım dönem gelip, tayini çıkan bir başka öğretmen ve daha sonra diğer yarım dönem ismini hiç hatırlamadığım bir başkası. Dördüncü sınıfta yine başka semtteydik ama şimdikinden daha iyi üç katlı bir evdeydik.  Alt katta bir kiracımız bile vardı. Ve ben, en yakın mahalle okulundaydım yine...


    Öğretmenimiz, inanmayacaksınız ama, hem kekeme olup hem de hızlı konuşan HASAN ÖNDER isimli beş vakit namazında bir adam. Ben, ne dediğini anlamaya çalışırken ilkokul bitti zaten. Diğer öğrencileri, birinci sınıftan itibaren alışmış tabii, hemen ne dediğini anlıyorlardı. Ben anlamadım, anlayamadım daha doğrusu ama tuhaf bir şekilde başarılarımı, kitaplardan çalışarak ve yanımdakinin defterine bakarak devam ettiriyordum. Neden yanımdakinin defterine bakıyorum? Çünkü, gözlerim bozuk. Yaşıtlarımdan uzun olduğumdan, arka sıralarda oturtulmam nedeniyle hepten arttı göz bozukluğum. Bu arada ailem, tahtayı göremiyorum iddialarımı, gözlük sevdasından zannedip;  " asılsızdır " damgası vurdu ve dava şimdilik düştü!  Bunca eziyete rağmen, sınıfımı başarıyla geçmem, ilk kendimle gurur duyup megaloman olmaya başladığım döneme rastlıyor sanırım. Ama hala çok zayıf ve çirkinim. Sadece gözlerim mavi...


    Bayram törenlerinde, mutlaka şiir okurdum, tiyatroya dördüncü sınıfta başladım. Ailem sadece bayramlarda beni izlemeye gelirdi ve elbette gururlanırlardı. Ama nedense ben hiç anlamazdım...


    Benimkiler mi, yoksa eskiler mi bilemiyorum hiçbir zaman aşırı sevgi gösterisi yapmazdı. Hani şu meşhur yüz-göz olmama takıntısı yüzünden, kızım, yavrum, bebeğim tavrı görmedim hiçbir zaman. Dolayısı ile, hala anneciğim,babacığım diye hitap edemem onlara. Aslında ne çok demek istedim ama bir duvar var önümde hiç aşamadım.


   İlkokul tam bir hezimetti benim için ama başarı olarak değil, göz sağlığı açısından ve çok okul değiştirmekten....


   Haaa ! Sahi en önemli kariyerimi unutuyordum az daha. Benim için kariyer derslerde başarı değil sosyal faaliyetlerdeki başarı idi. İlkokulda gittiğim tek kurs olan mandolin kursundan ilk yeşil kurdeleyi ben almıştım.


   Tanrım ne güzeldi ! Kesin büyüyünce müzik öğretmeni olacaktım. Off ne çok gaza geliyordum... Bir de, okuma bayramında hızlı okuma yarışmasında birinciydim tüm okulda. İşte, o günlerden kalma okuma, yok yok pardon hızlı okuyup, anlama merakım...Beni ailem de ödüllendirseydi, bu motivasyonla Türkiye'nin başına neler gelirdi kim bilir ???


  Yazıya aşk koymazsak olmaz ama!!  Sınıf arkadaşım ve piyesteki rol arkadaşım Bülent isimli çocuğa platonik aşığım ama beni farketmiyor bile (gerçi farketse ne olacak !! ).
İçime kapanıktım o zamanlar, şimdiki gibi değil. Hasta olup, provalar sırasında sahneye kusunca bütün aşkım oracıkta bitti.


  İşte orta halli bir ailenin, küçük kızlarının ilkokul yaşantısı ve TEŞEKKÜR ALARAK İLKOKUL MEZUNİYETİ. Artık büyüyordum ve sıskalıktan sanki biraz daha kurtuluyordum...


Devamı varrrr.....


 sevgilerimle

6 yorum:

  1. canım ablam eline sağlık çok güzel anlatmışsın

    YanıtlaSil
  2. Eskilere mahsus bir özellik bu sevgiyi göstermeme durumu... ben kızımı koklaya koklaya öperken çok eleştirildim ama olsun onun gözlerindeki pırıltı yeter. Sevmiyorlar mıydı bizi, hayır bence büyüklerinden gördüklerini devam ettiriyorlardı. Ben karşı apartmanda 3 kızını kucağına alıp seven babayı görünce ağladığımı bilirim...

    İmza: Bir Dost ;)

    YanıtlaSil
  3. kalemine sağlık.. Sevgiyle, Şerife

    YanıtlaSil
  4. Fotografa bakinca 30 yil once cekilmis sinif arkadaslarim ve ogretmenim gozlerimin onunden bir filmi seridi gibi gecti.Yer:Uskudar okul Sokullu Mehmet Pasa Ilkokul'u ve okulun en yaramaz ve asi cocugu ben.;-)o cocuklugum asıktım cocukken..bu yagmurlu aksamda bana hatırlatigin icin cocuklugumu cook tesekkur ederim. :))

    YanıtlaSil
  5. Aklima gelmisken;Uskudar da sokak da besledigim kopegim Bora geldi.Bugun bu fragmani izleyince paylasmak istedim.Onu belediye iki kere zehirledi mahallemizin civ civ ninesi sayesinde kurtardik yogurt vererek ama belediyenin kursunlarindan kurtaramadik ne yazik ki.;Çünkü Bir Kopek, Size Yonelttiği Her bakisin da;
    Sevgi, Saygi, Minnet, Vefa, Tevazu, Sadakat ve Fedakarlik Merhametlelerinin Tümünü En Üst Seviyede Tasir...(Ama o belediye gorevililerin de bu tur incelikler maalesef yoktu.;-)http://www.zapkolik.com/373170/kopek-ozledigi-sahibini-gorunce-deliye-dondu.html

    YanıtlaSil
  6. Devamını merakla bekliyorum canım..
    Sevgiler.
    Takibindeyim.

    YanıtlaSil